Hepimiz hikâye toplayıcılarız. Hayat dinlediğimiz,
okuduğumuz, izlediğimiz hikâyelerden ibaret. Kısa süre önce aramızdan ayrılan
Marquez şöyle demişti: “…Hayat hatırladıklarımız ve hatırladıklarımızı nasıl
anlattığımızdan ibaret.” Sinema tarihinde bu durumu en güzel anlatan filmlerden
biriyle karşı karşıyayız: Life of Pi. Üstelik Yann Martel’in aynı adlı
romanından uyarlama olan film hayatın, edebiyatın ve sinemanın destansı bir
harmanına dönüşüyor.
Hintli Piscine Monitor Patel ya da diğer adıyla Pi’nin bir
gemi kazası sonucu su üstünde kalan tek filikada Bengal kaplanı Richard
Parker’la beraber verdiği yaşam mücadelesini anlatan bir film olarak tanımlansa
da aslında cümlelere sığmayacak hikayesi olan bir film Life of Pi. Pi’nin zorlu
macerasını seneler sonra yetişkin Pi’nin ağzından dinliyoruz. Pi hikayeyi bir
yazara anlatıyor ve biz de geri dönüş sekanslarıyla olayın akışına dahil oluyoruz.
Yönetmen Ang Lee büyük bir uyarlama fiyaskosu olan anlatıcı-olay akışı
ikilemini tam kıvamında çözüyor. Karşımızda kitabın havasını taşıyan bir eser
çıktığını her saniye anlayabiliyorsunuz. Hayal gücünüzde oluşturduğunuz kişisel
kitap maceranızın beyaz perdeye yansıması. Pi’nin alamet-i farikasının temel
taşlarından en önemlisi belki de bu.
Adını bir yüzme havuzundan alan Piscine Monitor’un (Monitor
Havuzu) kendine Pi ismini veriş öyküsü ve Pi’nin genç yaştaki manevi arayışını
olabilecek en mükemmel biçimde izliyoruz. Beyaz perdede nasıl karakter
betimlemesi yapılacağını öğrenmek bu olsa gerek. Hikayenin devamına ve resmin
bütününe hakim olabilmemizi sağlayan altyapı da burada oluşuyor. Bu noktada din
olgusu Life of Pi’nin mükemmel anlatısını güçlendiren fikri çatıyı oluşturuyor.
Pi bir Hindu, bir Hıristiyan ve bir Müslüman. Yazarın deyişiyle biraz da
Yahudi, üniversite de Kabala inancıyla ilgili dersler veriyor. Senaryo bu
dakikalarında her biri uzun bir çözümlemeye konu olabilecek vurucu repliklere
sahip:
“Efsanelerin tatlı yalanların sizi kandırmasına izin vermeyin çocuklar. Din karanlıktır.”
“Efsanelerin tatlı yalanların sizi kandırmasına izin vermeyin çocuklar. Din karanlıktır.”
“Nihayetinde onu tanrı
değil batının tip ilmi kurtarmış.”
“Dinimiz onu geçmişine
bağlayan tek şeydi.”
“Suçluların
günahlarının kefareti için masumları feda etmek, nasıl bir sevgidir bu?”
“Teşekkürler Vishnu,
bana İsa’yı tanıttığın için.”
“Çünkü aynı anda her
şeye inanmak, hiçbir şeye inanmamakla eşdeğerdir.”
“Bilim dışarıda neler
olup bittiğini bize öğretebilir ama kalpte olanı değil.”
“-İnanç çok odalı bir
evdir. – Ama şüpheye odası yoktur. –Hayır, sürüyle hem de her katında. Şüphe
yararlıdır, inancı canlı tutar.”
Film boyunca Pi’nin rasyonel düşünceyle maneviyat-din
arasında gidip gelmesi çocukluğundan başlıyor. Üniversite eğitimi almış ve
dinine düşkün bir anne, dini kökenlerine düşkün alt sınıf bir aileden gelen
rasyonalist düşünceye sahip bilime dinden daha çok güvenen bir baba gibi
ikilemlere sahip ebeveynlerin çocuğu Pi. Pi’nin Yaşamı ustalıklı metaforlara
sahip bir hikâye olma özelliğini burada kazanıyor. Film boyunca kafanızda soru
kasırgaları oluşuyor: Benim hikâyem hangisi? Din ve rasyonel düşünce çatışması
ne anlam ifade ediyor? Peki benim tarafım hangisi? Adını bilimsel bir kökene
sahip “irrasyonel” bir sayıdan alan Pi başlı başına bir sorgulama, bir arayış
insanı. Fırtına sonrası filikada, uçsuz bucaksız okyanusta kalan Pi Tanrı’yla
konuşuyor. Kısa süre önce izlediğim Nuh: Büyük Tufan’ı hatırlayınca kimi zaman
Nuh’u andıran bir sorgulama seziliyor. Repliklerden biri de buna işaret ediyor
aslında. “Pi’nin Nuh Gemisi’ne hoş geldiniz.” Öykü burada bir Nuh Peygamberin
hayvanlarla dolu gemisine bir gönderme içeriyor. Bu arada sahne geçişlerinde
Pi’nin Albert Camus’nun Yabancı’sını okuduğu ayrıntısını da gözden kaçırmamak
gerek.
Filmin kudretli hikâye anlatımı ve metaforu yanında daha
sinematografik açıdan yaklaşırsak çok başarılı görsel efektlere sahip. Okyanus
sahneleri, gece olunca ışık deryasına dönüşen deniz canlılarına sahip derin
sular görüntülerle şiir yazıyor. Hele ki durgun sulara yansıyan turuncu tonlarda
gökyüzü ve sonsuzluğun sahne aldığı sekanslar sizi masalsı bir rüyada
hissettiriyor. Söyleyecek çok şeyi olan filmin bunu böylesine başarılı görsel
efektler, ses kullanımı ve müziklerle desteklemesi Life of Pi’yi unutulmaz
yapıyor. Bengal kaplanının ve diğer hayvanların Pi’yle yaşadıkları ise
animasyon teknikleri konusunda ağzımızı açık bırakacak cinsten.
Bengal Kaplanı Richard Parker’dan söz etmeden geçmek olmaz.
Edebiyat ve sinema tarihinin hayvanlarla bağ kuran insanlar olgusunu yerle bir
eden Richard Parker, bizi hayvanlar hakkında da düşünmeye davet ediyor.
Hayvanların derinlikli duyguları var mı yoksa onların yöneten tek şey vahşi
güdüleri mi? Hikâyenin bilinçsizce önemini artıran Richard Parker Pi’nin
içindeki vahşiyi sorgulamasını sağlıyor. Filmin gidişatına büyük aksiyon da
böylece eklenmiş oluyor. Bol hareketli sahneler akışkanlığı ve seyir keyfini
artırıyor. Fırtına sahneleri de hikâyeye hız veriyor. Böylece temelde
insanoğlunun çıkmazlarına dalan felsefi sorgulamaya sahip bir film bu kadar keyifli,
heyecanlı, aksiyon dolu bir aile-macera filmine dönüşüyor. Sadece görseli ve
bahsettiğim ögeler bile göz önünde tutulunca hiçbir izleyicinin sıkılmayacağına
garanti verebilirim.
Film bu kadar başarılı ögelere sahipken oyunculukların bir
adım geriye düştüğünü söyleyebilirim. Life of Pi, işi zaten oyuncularına
bırakmayan bir film olsa da oyuncuların da paylarına düşeni yaptıklarını
rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir sürpriz olarak Gerard Depardieu da geminin aksi
aşçısı rolünde karşımıza çıkıyor.
Life of Pi 2012 Oscarlarında En İyi Yönetmen (Ang Lee), En
İyi Görsel Efektler de aralarında olmak üzere 4 heykelciği evine götürmüş bir
film olarak da sinema tarihinin sayfalarına altın harflerle yazılmış durumda.
Birkaç sene içinde bir klasiğe dönüşmüş olması ve evrensel anlatısının
zamansızlığı bu başarının hak edilmiş olduğunu su götürmez şekilde gösteriyor.
Hepimiz bir arayış içinde değil miyiz? Amacınız, hedefiniz,
varmak istediğiniz nokta ne olursa olsun Life of Pi size bir başucu hikâyesi
sunuyor. İki saatlik yolculuğunuz bittikten sonra sizi zihniniz
derinliklerindeki okyanusta yapayalnız bırakıyor. Sahi sizin hikâyeniz hangisi?
Kubilay
***
Filmin Wikipedia sayfası: http://en.wikipedia.org/wiki/Life_of_Pi_(film)
Filmin IMDB Sayfası: http://www.imdb.com/title/tt0454876/
Filmin resmi web sayfası: http://www.lifeofpimovie.com/
4 yorum:
Evet ya hepimiizn bir hikayesi var gerçekten. Film güzelmiş. Sağol tanıtım için ve lütfen daha sık yaz. Takipteyim :)
@Hayat İzlerim...,
Teşekkürler!
Dostlukla kal!
Filmi sinemada izledim doğrusu bayağı da oldu ama ben de maneviyatı vurgulaması açısından filmi beğenmiştim. Sorgulayıcı ve sorgulatıcı bir senaryoydu ayrıca görsel açıdan da zengindi.
Sen de çok güzel anlatmış ve yorumlamışsın, fikrine, eline sağlık...
Görüşmek üzere:)
@Baykuş Gözüyle,
Ruhdaş blogger'larla aynı filmlerde farklı dünyalara yol almak ne güzel :)
Beğeniniz için teşekkürler!
Yorum Gönder