Bizi, kişiliğimizi var eden çocukken okuduğumuz kitaplardır
aslında. İlk gençliğimizin heyecanı içinde karıştırdığımız sayfalar
bilincimizin en derin katmanlarına yerleşir. Tam da bu nedenle çocuk ve gençlik
edebiyatı geleceğin okurlarını oluşturmada vazgeçilmez bir dayanak oluşturur.
Üç kuşaktır sayısız çocuğu -ne şanslıyım
ki beni de- okumanın sınırsız hazzıyla tanıştıran Gülten Dayıoğlu, üstadım,
kıymetli hocam çocuk ve gençlik edebiyatında 50. Yılını Kayıplara Karışmak
isimli yeni gençlik romanıyla taçlandırıyor. Bize de okumak ve haddimizi
aşmadan yorumlamak düşer o zaman...
Genel de kitap yorumlarıma kapaktan bahsederek başlamam ama
Kayıplara Karışmak’ın kapağı Altın Yayınları’nın sonunda Gülten Dayıoğlu’na
yakışan kitap kapakları hazırladığını bizlere gösteriyor. Daha önce yayınlanmış
Gülten Dayıoğlu külliyatının kapaklarının başarılı şekilde yenilenmesini
sevinçle izleyen ben Kayıplara Karışmak’ın kapağını görünce çok mutlu oldum.
Yabancı çocuk/gençlik yazarlarının kaliteli kapaklarıyla boy ölçüşecek bir
tasarım ön kapakta bizi karşılarken arka kapakta Altın Kitaplar’ın
gelenekselleşmiş havası dengeyi bozuyor, söylemekte yarar var. Ön kapakla
bütünleşmiş bir arka kapak ve yazı düzeni de olsaydı tam puanı hak edecekti.
Umarım yayıncı kuruluş yeni baskılarda bu durumu dikkat edip yeni bir düzenleme
getirir.
Gelelim romanımıza… Kayıplara Karışmak daha önce Mo’nun
Gizemi üçlemesinden tanıdık olduğumuz yazar-roman sentezine sahip bir kitap.
Gülten Dayıoğlu genç okuyucusunun merak duygusunu körükleyecek bu yazım tarzını
ustalıkla kullanıyor. Kendisini de romana dâhil edip bir okur olarak bir Gülten
Dayıoğlu romanı denilince aklıma gelen “fantastik-sıradanlık” olarak
tanımlayabileceğim duyguyu oluşturuyor. Bu yöntemle kitabın okuru sarmalayıcı
etkisi artıyor ve fantastik ögelerin havada kalmaması sağlanıyor. Bir başka
dikkat çekici durum da yine Gülten Dayıoğlu okurların hatırlayacağı gibi bölüm
alt başlıklarının okunacak bölümün anahtar özetini vermesi durumu yine
karşımıza çıkıyor. Alt başlıklarla genç okurun dikkat dağılması sonucu kitaptan
kopması engelleniyor ve geri dönüşlerini kolaylaştırıyor. Belki de Gülten
Dayıoğlu bize bir gence nasıl kitap yazılacağını burada gösteriyor. Zaten
ustalıkla senelerdir kullandığı kalemi şöyle dursun, romanı güçlendiren bu tip olgularla
bize nasıl her çağa hitap edip zamansız bir yazar olunacağını gösteriyor.
İtiraf etmem gerekirse sevgili Gülten Dayıoğlu’nun Mo’nun
Gizemi’nde bizlere alıştırdığı fantastik dozu adeta damarlarımızda gezdiren
yeni bir hikâyeyle beklerken Kayıplara Karışmak’la karşılaşınca şaşırdım. Benim
gözlemim romanın fantastik alt yapıda düzenlenmiş bir aşk/macera kitabı olduğu.
Şahsi tercihim Gülten Dayıoğlu’nun uçsuz bucaksız hayal gücüyle oluşturduğu
safi fantastik dünyalar olsa da Kayıplara Karışmak’ta durum böyle. Gür ve
Güneş’in zorlu maceralarla örülü hikâyesi ve tutkulu çocukluk aşkları ile karşı
karşıyayız. Yazarımız romana Şimti kavramıyla fantastik pencereyi açıyor. Başkarakterlerimizden
Güneş, Şimti topluluğun bir üyesi. Hz. Âdem’in oğlu Habil’in ikiz kız
kardeşinden türeyen bir ırk olan Şimtiler safkan kalabilmek için birbirleriyle
evlenen bir topluluk. Kutsal Şimti kitaplarına göre gelecekte insanoğlunun
kaderini değiştirecek zamanlarda anahtar rol oynacaklarına dayanarak soylarının
bozulmasını engellemeye çalışan Şimtiler, böylece bizim romanımızın aşk ögesine
de imkânsızlık katıyorlar (ya da en azından zorluk diyelim) Güneş’in bir
Şimti’yle evlenmesi gerekliliği epeyce üzerinde durulan bir mesele oluyor. Kul
Şimtalar, Şimti Alfabesi, Şimtilerin kendi aralarındaki tanıma şekli ve
iletişim ağlarını içeren bu Şimti kurgusu bir okur olarak beni doyurmadı
maalesef. Sevgili Gülten Dayıoğlu’nun bambaşka bir roman akışında bu
birbirinden mükemmel ögeleri kullanarak sadece bir Şimti macerası yazabileceği
gerçeği beni çok heyecanlandırıyor. Son tahlilde daha çok karakterleri
üzerinden akan Kayıplara Karışmak, Şimti kurgusunu tam olarak ön plana
çıkarmıyor ve romanı doğrudan fantastik etiketi yapıştırmamızı engelliyor.
Aynı zamanda bir insan okuyucu olarak her zaman hayran
olduğum Gülten Dayıoğlu daha önce bizi Yeşil Kiraz örneğinde toplumun her
kesiminden insanla tanıştırmıştı. Gülten Dayıoğlu’nun romanlarında kullanmayı
sevdiği ögelerden biri de toplumumuzun en belirgin sosyolojik bileşeni olan
sınıf ayrımı ve Doğu-Batı çatışması. Romanımızın omurgasını oluşturan aşk, bir
yandan Şimtilik kısıtlamalarıyla engellenirken bir yandan da bu sınıf çatışması
da olayların gidişatında yönlendirmeler yapıyor. Kırsal kesimin insanını da
dışlamadan, örselemeden yine sevgi titreşimleri içeren kelimeleriyle ele alan
yazarımız bize Celal Ağa ve ailesini olanca içtenliğiyle tanıtıyor. Çiftlik ve
doğa betimlemelerini kültürel ögeler ve Doğu’nun çok eşlilik gerçekliği ve
ağalık düzeninin getirdikleriyle birleştirerek canlı bir tablo oluşturuyor.
Satır aralarında ağalık düzenini eleştirilerini yakalamamıza rağmen genel
çerçeve de Celal Ağa’nın olumlu
kişiliğine sığınarak şimdilik bu düzeni affeden bir yazar izlenimi hissediyoruz.
Gülten Dayıoğlu, öğretmen geçmişini de kullanarak yine öğretmen-öğrenci
ilişkisi ve okul gibi temalar üzerinden de romanı destekliyor.
En çok üzerinde durmamız gerekenlerden biri de Kayıplara
Karışmak’ın karakterleri başta Gür ve Güneş olmak üzere hatalar yapan, pişman
olan, “mükemmel” olmayan karakterler. Belki de çoğu çocuk/genç edebiyatı
yazarının yaptığı didaktiklik ve mükemmeliyetçilik olgusunu Gülten Dayıoğlu bu
romanda ustalıkla kırmış.
Dipnot olarak aynı zamanda bir seyyah olan Gülten Dayıoğlu
hem kendi ağzından yazdığı satırlarda hem de karakterlerin maceralarında bizi
ayrıntılı olmasa da farklı şehirlerde konaklatıyor.
Kayıplara Karışmak inanılmaz derecede beklenmedik bir son
içermiyor ama zaten genel gidişatında yazarın bu romandan beklentisinin bu
olmadığı da hissediliyor. Hissedilen bir başka durum da yazarın bu romana devam
yazma kapısını kapatması…(Tabii bu sadece bir his, gönlümüzü her zaman
ustamızdan yeni satırlara kavuşmakta.) Ağdalı olmayan, su gibi anlatımı; uzun
cümleler kullanmayan akıcı yapısı ve gençlere Türkçenin duru güzelliğini
hissettiren kelime kullanımıyla Kayıplara Karışmak Gülten Dayıoğlu külliyatında
Mo’nun Gizemi, Yeşil Kiraz ve Sekizinci Renk kitaplarının oluşturduğu üçgenin
ortasında bir yerlerde yer alıyor. Karşımızda okuru kendine hemencecik bağlayan
ve okumayı zevke dönüştüren bir kitap var. Kayıplara Karışmak hem genç okurları
hem de Gülten Dayıoğlu’nun kelimeleriyle yetişen ruhu genç yetişkinlere hitap
eden sıcacık bir roman.
Gülten Dayıoğlu’dan daha nice güzel kitaplar okumak
dileğiyle!
Not: Kitabın bölüm başlarında Şimti alfabesinin harfleriyle
oluşturulan şifre ve bunun için arka iç kapakta verilen ve akordeon tarzı
açılan kuşe kağıttaki üçlü sayfadaki alfabe okuyucusu, Habil ve Kabil’in
hiyeroglif tarzında anlatılmış hikayesi ve yine çözülmeyi bekleyen şifreleriyle
bu papirüs havasındaki ek ve kitaba entegre ediliş şekli çocuk edebiyatında
genelde yabancı kitaplarda gördüğümüz interaktivite olgusunun güzel bir
denemesi olmuş. Dikkatleri çeken bu ayrıntıya siz de mutlaka göz atmayı
unutmayın.
Kubilay
4 yorum:
Çok sevdiğim bir yazardır Gülten Dayıoğlu. Çocukluk yazarlarımdandır.
Bu kitabını okumadım ama sağol tanıtım için ...
Sevgiler...
@Hayat İzlerim...,
Kesinlikle çocuk kitabı gözüyle bakmayın, dediğim gibi bu kitap üç kuşağa da hitap ediyor :)
Sevgilerimle...
cok hos bır kıtap kesınlıkle okumanızı tavsıye ederım
Bu kitapta anlatılanlar gerçek mi?
Yorum Gönder