20 Ağustos 2011 Cumartesi

Kaçık Sanat Tarihi - 2 "Sandro Botticelli"

Büyük Sanatçıların Gizli Hayatları kitabından yola çıkarak hazırladığım Kaçık Sanat Tarihi yazılarının ikincisiyle karşınızdayım. Bugünkü konuğumuz İtalyan Rönesansı'nın en önemli isimlerinden Sandro Botticelli. Gelin onu biraz daha yakından tanıyalım:


Sandro Botticelli
1444 - 17 Mayıs 1510

Milliyeti: İtalyan
En Önemli Eseri: Venüs'ün Doğuşu (Yaklaşık 1486)
Tekniği: Tuval Üzerine Tempere
Tarzı: İtalyan Rönesansı
Eserlerini Nerede Görebilirsiniz? : Uffizi Galerisi, Floransa, İtalya
(Yandaki resim, ressamın Kâhinlerin Tapınması adlı tablosunda yer alan otoportresidir...)


Uzun İsmi, Komik Soyadı !

Asıl adı Alessandro di Mariano Filipepi olan, herkesin hitap ettiği adıyla Sandro, ailesinin hayatta kalan dört çocuğundan biriydi. Edindiği soyadı Botticelli, erkek kardeşinin ("küçük fıçı" anlamına gelen) lakabı Botticello'dan türetilmişti.

Sponsorluk Meselesi...

Rönesans Floransa'sı, kuzeybatıda İskoçya'ya, güneydoğuda ise Levant'a (doğu Akdeniz ülkelerine) uzanan büyük bir ticaret çarkının göbeğinin oluşturuyordu. Şehir bir cumhuriyet görünümdeydi, ama perdenin arkasından şehri meşhur bir aile yönetirdi. Mediciler... Bu aile aynı zamanda uluslararası bankacılığı icat ederek hayli zengin olmuştur. Muhteşem Lorenzo, babasının ölümü üzerine hem bankanın, hem de Floransa şehrinin kontrolünü ele geçirdiğinde henüz on dokuz yaşındaydı. Botticelli, Lorenzo'nun büyülenmiş imtiyazlı yakınlarının bir parçası haline geldi. Elizabeth Lunday bu konuda şöyle diyor: "Ressam, hamisinin heykel bahçesinde dolaşıp kızarmış tavus kuşu yerken, burası ile babasının tavuk pisliği ve at idrarı yüzünden kokusu göklere vuran tabakhanesinin arasındaki zıtlığı şiddetle hissetmiş olmalı."

Bu ihtişam ve zenginliğin bir bedeli olmalıydı. 1475'te ona şöhret getiren resmi Kâhinlerin Tapınması'nı tamamlamıştı. Madonna ve Çocuk'u şefkatle çizmiş olması kadar, hamileri Mediciler'e bağlılığı da dikkate değer. Ortaçağ'dan beri süregelen bu geleneği devam ettiren Botticelli müşterisinin tüm ailesini de tabloya yerleştirmiştir. Biraz reklamdan kimseye zarar gelmez, öyle değil mi?



Kâhinlerin Tapınması (The Adoration of the Magi)
 Gelelim asıl meseleye...

Botticelli, bu tablosuna bir portre daha eklemiştir: Hardal sarısı bir cübbe giymiş, doğrudan doğruya, adeta meydan okurcasına resme bakan bir adam... Kendisi! Bu noktada aklıma Jan Van Eyck'in tablolara adını yazması geldi. Botticelli'de bir başka yolla resme bakanlara kendi önemini gösteriyor olmasın?

Botticelli...
O Meşhur Tablo

Roma'da, Sistin Şapeli'nde freskler yaparak kısa bir süre geçirdikten sonra Botticelli klasizm yüzünden zıvanadan çıkmış Floransa'ya geri döndü. (Klasisizmin temel öğeleri kendi içinde soyluluk, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlılık, evrensellik, idealizm, denge, ölçülülük, güzellik, görkemliliktir. Yani bir eserin klasik sayılabilmesi için bu özellikleri barındırması gerekmektedir.) Floransalılar Eflatun'a mumlar yakıyor ve samimiyetle ruhtan söz ediyorlardı. Botticelli, "mitolojilerini", İlkbahar (Primavera) ve Venüs'ün Doğuşu'nun (The Birth of Venus) dahil olduğu resimlerini işte bu atmosfer içinde tamamladı. Üslupları garip bir karışımdır: Figürler klasik tanrılar ve tanrıçaları temsil etse de, sahneler has Rönesans icatlarıdır.

Venüs'ün Doğuşu
Venüs'ün Doğuşu'nda aşk tanrıçası denizin köpüğünden henüz doğmuş olarak bir deniz kabuğuna tünemiştir. Felsefi bir yorumla Venüs güzelliği canlandırır, güzellik de hakikat olduğuna göre, eser hakikatin dünyaya girişinin alegorisidir. Ya da doğrudan doğruya aşkın kutsanışıdır ve kadın güzelliğine saygı sunuşudur. Sizce hangisi?

Süper Ucube

Venüs'ün Doğuşu'nda yüzünün güzelliği dikkatimizi orantısız bedeninden uzaklaştırmayı başarıyor. Gelin hep beraber inceleyelim...

Vücudunda kürek kemiği ve göğüs kafesi yok, sol kolu da
 tuhaf bir şekilde yana sarkmış durumda.
Göğüsleri fazla yuvarlak ve vücuduna göre çok küçük...
Göbek deliği karnında çok yükseğe yerleştirilmiş.
Ağırlığı sol kalçasına öyle bir kaydırılmış ki,
okyanusa düştü düşecek gibi görünüyor.
Ama bu hatalar hiçbir şekilde resmin değerini azaltmıyor. Botticelli, her zaman zarafeti, biçimin gerçekçi resmedilmesinden üstün tutmuş ve Venüs'ün boynu garip bir şekilde uzun olsa bile, gene de inkar edilmez bir güzellikte.

Devam Eden Yıllarda Botticelli

Medicilerin ortadan kaybolması ve şehirde dini coşkunun yükselmesiyle Botticelli'de yön değiştirdi (ya da değiştirmek zorunda kaldı.) 1490'lardaki eserlerinde artmış bir sadelik hatta ciddiyet havası vardır. Paganlık devri bitmiş, Hristiyanlık devri başlamıştı. Bu süreçte vaiz Savanarola'nın etkisi büyüktür.


İlkbahar (Primavera)
Soldan Sağa: Merkür, Üç Güzeller, Venüs, Flora, Chloris, Zephyrus
 Botticelli üç yüz yıl kadar unutulmuş kaldı. Eserleri ancak 1800'lerin ortasında yeniden keşfedildi ve kitleler tarafından yeniden takdir edildi. Dini resimleri bugün neredeyse hiç fark edilmese de, mitolojileri, tuhaf bir şekilde olsa da, ikon statüsü edinmiştir. Venüs'ün Doğuşu'na kahve fincanlarında, ekran koruyucularda ve Simpsons dizisinin bölümlerinde rastlanıyor, ama hâlâ ona ne anlam vereceğimizi bilemiyoruz. Belki de sorun, ressamın tam anlamının yüzyıllarla kaybolmuş olmasında. Botticelli, Leonardo Da Vinci'den de, Michelangelo'dan da fazla, Floransa Rönesansı'nın adamıydı.


Popüler kültür ikonu olarak Simpsons tarzında Venüs'ün Doğuşu

Bir başka pop ikonu Lady Gaga'nın Judas videosundaki Venüs'ün Doğuşu yorumu...
Asabi Adam!

Giorgi Vasari (ki, eğlenceli bazen de süslenmiş biyografileriyle tanınıyormuş) ressamı "kaprisli ve egzantrik" biri olarak tanımlıyor. Bir hikâye, bir dokumacının nasıl Botticelli'nin yanındaki evi aldığı ve buraya, Botticelli'nin çalışmasını engelleyecek bir şamata koparan dokuma tezgâhları koyduğunu anlatır. Ressam komşusuna şikayette bulundu, o da kendi evinde ne isterse yapabileceğini söyleyerek cevap verdi. Botticelli, kendi çatısına, her an komşunun tavanından içeri girip kırıp dökeceğe benzeyen dev bir kaya yerleştirdi. Komşusu şikayet edince de, kendi evinde ne isterse yapabileceğini söyledi. Komşusunun tezgâhları kaldırması çok uzun sürmedi. Nasıl ama?

Venüs ve Mars
Benim fikrim...

Botticelli, renkleri kullanma konusunda oldukça başarılı. Özellikle Venüs ve Mars tablosundaki renkler çok canlı gözüküyor. Botticelli hepimizin az çok göz aşinâlığına sahip olduğu Yunan tanrıları kalıbına uygun olarak resimler çizmiş, ki bu da klasizmden kaynaklanıyor. Tüm resimlerinde mükemmel kişilerin ön planda, güzeller ve yakışıklılar. Muhtemelen günümüzdeki Barbie bebekler misali bir dayatma olmuştur bu tablolar Rönesans kadınlarına. Siz ne dersiniz?

Kaçık Sanat Tarihi yazılarının ikincisinde Sandro Botticelli'yi ele aldık, umarım beğenmişsinizdir. Bir sonraki konuğumuz Leonardo Da Vinci, haberiniz olsun :)

Görüşlerinizi, eleştirilerinizi, yorumlarınızı bekliyorum.

Sanatla kalın!

7 yorum:

Begonvilli Ev dedi ki...

Yazılarınız ilginç ve güzel bir seri olma yolunda. Resim sanatı bu konuda zengin bir kaynak zaten:))

Biblio dedi ki...

TRT 2'de Tuvaldeki Başyapıt programının Primavera'yı anlatan çok etkileyici bir bölümü vardı. Boticelli'yi kapsamlı ele aldığınız yazınızı da benzeri bir ilgiyle okudum. Teşekkürler.

sufi dedi ki...

Teşekkürler paylaşım ve bilgilendirmeler için. Mitoloji ve resim birbirini ne güzel tamamlıyor da, rönesans kadınlarını "tombul olmalılar" diye düşünüyor insan nedense. Ben gerekli olan bilgileri aldım ve gidiyorum dost. sevgilerimle.

Kontrast dedi ki...

@Begonvilli Ev,

Beğenmenize sevindim. Desteğinizle seriyi devam ettireceğim inşallah :)

@Biblio,

İlginiz beni mutlu etti. Tekrar görüşmek üzere, sağlıcakla kalın...

@Sufi,

Bir şeylere vesile olduysam ne mutlu bana. Daima beklerim...

Sevgiyle kalın.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Gerçekten renkleri güzel kullanmış, hatta o kadar güzel kullanmış ki, hataların bile farkına varmıyor insan.
Da Vinci'yi de bekliyorum merakla; bol sanatlı günler :)

Kontrast dedi ki...

Renkler konusunda hemfikiriz. Teşekkür ederim :)

Eren dedi ki...

Çok güzel bir yazıydı, özellikle Venüs'ün Doğuşu konusundaki fikirleri ilk defa okudum, bu arada Tuvaldeki Başyapıt programını ben de çok severek izliyorum, elinize sağlık, serinin devamını merakla bekliyorum:)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...