26 Şubat 2016 Cuma

Oscar 2016 Maratonu: "Yılın En İyi Filmi"

Bir sinemasever için yılın en güzel zamanlarından biri Şubat ayı değil de nedir sevgili okur? Geride bıraktığımız senenin son günlerinden itibaren adayların açıklanmasıyla başlayan heyecan 28 Şubat'ta mükemmel bir törenle son bulacak. Boşuna değil bunca heyecan, karşımızda bir kültür duruyor. Kırmızı Halı'sıyla, tahminleriyle, sevdiğimiz-sevmediğimiz, yeni gördüğümüz-zaten müptelası olduğumuz onlarca aktörü-aktrisiyle, yönetmeniyle Oscar'lar açmış kollarını bizi bekliyor. Ne bekliyoruz o zaman törene sayılı günler kala konuşmanın tam zamanı!

Sekizi Bir Yerde

Her sene olduğu gibi en heyecanlı, en yıldız tozu serpilmiş kategorimizle başlayalım o zaman: En İyi Film. Birbirinden güzel sekiz filmin yarıştığı alanda görece en zayıf kalanlardan başlayalım.

    http://athenacinema.com/wp-content/uploads/2015/12/BROOKLYN2.jpg
  •  Brooklyn: "İki ülke, iki aşk, tek kalp" cümlesiyle özetlenilen film Colm Toibin'in aynı adlı romanından uyarlama. 1950'lerin atmosferini doya doya yaşadığımız film genç oyuncu Saoirse Ronan'ı parlatıyor. Son yıllarda sıklıkla beyaz perdede görmeye alıştığımız Domhnall Gleeson'ın (About Time, Ex Machina ve The Revenant) da oynadığı film samimi karakteri ve yarattığı sinematografi ile dikkat çekerken temelde tek ve kimilerine sıkıcı gelebilecek sadelikte hikayesiyle yarışın biraz gerisinde kalıyor. BAFTA'da En İyi İngiliz Filmi'ni almış durumda olmaları "Acaba?" dedirtse de, yine de diğer adaylar arasında kazanması sürpriz olacaktır. Harry Potter severlerin yakından tanıyacağı Julie Walters'in ufak ama etkileyici rolü ise mutlaka izlenmeli!
    http://www.telegraph.co.uk/content/dam/film/Bridge%20of%20Spies/bridge-of-spies-hanks-passport-xlarge.jpg
  •  Bridge of Spies: Yönetmen Steven Spielberg, senaristler Coen kardeşler olunca film kötü olabilir mi diyoruz ve boşuna da söylemiyoruz. Senenin en keyif aldığım filmlerinden biri olan Bridge of Spies Tom Hanks'i başrolüne alarak yüzlerimizi güldürüyor. Tabii filmin parlayan yıldızı Mark Rylance. Sovyet Ajanı Rudolf Abel'i o kadar güzel canlandırıyor ki hayran kalıyoruz. Soğuk Savaş dönemi atmosferini yansıtmada çok başarılı olan film, akıcı kurgusuyla ve düşmeyen temposuyla da doğru senaryonun önemini bir kez daha gösteriyor. Akademi ne der bilinmez ama bu kategoride şansının yüksek olduğunu söylemek çok kolay değil.
    http://www.thewrap.com/wp-content/uploads/2015/09/the-martian1.jpg
  •  The Martian: Marslı'mız bu kategorinin en ana akım, en gişe sever filmi. Altın Küre'de Komedi/Müzikal dalında En İyi Film'i kucaklasa da bu dalda kendisine şans vermek radikal bir karar olur. Gravity'i ve Interstellar'ın açtığı yolda kendine yeni bir yol yaratan The Martian, yerinde komedi kıvamı ve başarılı görsel efektleriyle uzayda geçen filmleri seven sinema severi oldukça tatmin ediyor. Kesinlikle başarısız bir film değil ama Akademi'nin seçimlerine pek uyduğu da söylenemez. Filmin en keyifli ayrıntısı ise soundtrack'i, kim derdi ki Mars semalarında ABBA'dan Waterloo yankılanacak?
Gelelim yarışın daha çetin geçtiği filmlere:
    http://nickelodeon.org/wp-content/uploads/2015/12/Room-2015-Lenny-Abrahamson-01-1024x614.jpg
  • Room: İşte yılın en yenilikçi filmi! Emma Donoghue'nun aynı adlı romanından uyarlanan drama ilgi çekici hikayesi, daracık bir mekandan, bir "oda"dan dünya yaratımı, senenin en başarılı oyunculuklarıyla "İşte bu!" dedirtiyor. Brie Larson'ın tek kelimeyle mükemmel altından kalktığı anne rolü ve ona şaşırtıcı şekilde gerçekçi uyum sağlayan Jacob Tremblay'ın oğul rolü sinema tarihinin unutulmazlarından olacak, bu kesin. Birazdan bahsedeceğim adaylara göre bir adım geride kalsa da kim bilir belki bir sürprizle karşılaşırız. 
    http://www.yaziodasi.com.tr/wp-content/uploads/2015/06/mad-max-fury-road-20.jpg
  • Mad Max: Fury Road: Bir devam filmi olmasına rağmen tek başına da izlenebilecek duruşuyla senenin en ayrıksı adayı. Sırtını oyunculuklardan ziyade beyaz perdenin görsel-işitsel tüm nimetlerinden yararlanmaya dayayan Mad Max: Fury Road, 2 saat boyunca koltuğunuza sabitliyor. Gözünüzü bu bitmek bilmeyen koşuşturmacadan ayıramayacağınıza emin olabilirsiniz. Bizi gerçek anlamda "başka dünyalara götüren" post-apokaliptik aksiyon politik mesajlı alt metniyle de dikkat çekiyor. Bir de şunu ekleyelim, filmimizin adı ne kadar Mad Max olsa da asıl karakter bence Furiosa! Charlize Theron'un dikkat çekici rolü izlenmeye değer.
  •  The Big Short: The Wolf of Wall Street'i hatırlatan film, yıldız oyuncu kadrosuyla aday olmasa şaşardık. Christian Bale, Steve Carell, Ryan Gosling ve Brad Pitt'i bir arada görme şansı filmi izlemek için yeterli sebep olabilir. Tüm oyuncular da isimlerinin hakkını verip harika roller çıkarıyor karşımıza, özellikle Christian Bale'e dikkat diyorum. Film hikaye açısından biraz sıkıcı ve zorlayıcı gelebilir, bu nedenle Türkiye'de gişe yapması zaten söz konusu değil. Hikayenin dilinin ekonomi terminolojisi ağırlıklı olması yönetmeni esprili bir yönteme itmiş. Margot Robbie, Selena Gomez gibi "alakasız" isimler bize mortgage piyasası terimlerinin basitleştirilmiş versiyonlarını anlatıyor. Büyük Açık, güzel bir düzenlemeye (editing) sahip ama hikayesi tüm seyirciye tanıdık gel(e)meme dezavantajı var. Ama Akademi'nin beğeni kriterlerini karşılayabilir.
    http://s3.foxfilm.com/foxmovies/production/films/96/images/gallery/revenant-gallery-01a-gallery-image.jpg
  • The Revenant: Karşınızda "Diriliş" ! Yılın en çok konuşulan filmi desek yanılmış olmayız. Geçen sene Birdman'iyle En İyi Film'i kapan Inarritu'nun yeni şaheseri DiCaprio'yu Oscar'ına kavuşturacak gibi ama kendisinden ne haber? Açıklıyoruz: Alabilir! :) Altın Küre ve BAFTA'da En İyi Film olarak tescillenmesi yarışta onu en başa taşıyor ama emin de olamıyoruz. Duru hikaye anlatımı, mükemmel sinematografisi ve oyuncularıyla ve de tabii ki Inarritu'nun deneysel final sahnesiyle çoğumuzun gönlünün Oscar'ı Diriliş'ten yana. 
https://cdn1.vox-cdn.com/uploads/chorus_asset/file/4263427/spotlight-S_06902-PhotoCredit-KerryHayes-Distributor-OpenRoadFilms_rgb.jpg
  • Spotlight: En İyi Film bahislerinde The Revenant'ı burun farkıyla geçen Spotlight bir diyalog filmi. Boston Globe gazetesi "Spotlight" ekibinin Katolik Kilisesi'nin temellerine kadar yayılmış çocuk tacizi skandalını büyük bir cesaret ve azimle araştırmasını anlatan film, sırtını gerçek bir olaya dayaması ile tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Bu bir diyalog filmi, bir kadro filmi çünkü oyunculuklar ve senaryo gerçekten dopdolu. Micheal Keaton, Mark Ruffalo, Rachel McAdams başta olmak üzere her biri ayrı başarılı ekibi toplamayı başarması bir yana Spotlight vicdanlara seslenen bir film. Son tahlilde Spotlight'ın Oscar'ı alması cesaretin ve umudun Oscar alması olacaktır. 
Kubilay

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...