9 Eylül 2011 Cuma

Lütfen Anneme İyi Bak - KYUNG-SOOK SHIN




Karnımın ortasında ürpertici bir boşluk. Yatağını bulup akamayan şaşkın göz yaşlarım. Sersemlemiş bir dimağ. Berdevam değil, keskin ve ani bir hüzün. Aklımda asılı kalan tek bir cümle. İnsanı yaz ortasında titreten bir meltemle sağa sola salınan son cümle: "Lütfen anneme iyi bak!"

İnternette dolaşırken karşılaştığım kitaba hemen kanım kaynayıvermişti. Düşünmeden almak istediğim ender kitaplardan biri oldu. Beni çeken kendine belki rüzgarın önüne kattığı narin bir yaprak misali ismiydi, belki de kitaptaki kadının insanın ruhunu delip geçen gözleriydi. Aynen kitaptaki şu satırlar gibi: "Gözlerini hatırlıyorum, çünkü dürüst ve vefalı bir ifadeyle baktığını düşünmüştüm."

Uzun zamandır bittikten sonra beni bu kadar boşluğa düşüren bir kitap okumamıştım. Üstelik bu kitap bir çeviri! Genelde çeviri çoğu kitap aklımda kalıcı olmaz, bende derin izler bırakmaz. "Lütfen Anneme İyi Bak" ise etkileme bir yana adeta hızla çarptı bana. Öyküsü o kadar sağlam ki beni bir çeviride bile bu kadar çarptığına göre aslına okusam daha da ağır bir hüzün nöbetine girerdim.

Hikayenin ana ekseni, Seul Metro İstasyonu'nda kaybolan annelerini arayan aile bireylerinin yaşadıkları ve bu arama süreci boyunca geçmişle hesaplaşmaları etrafında çerçeveleniyor. Hayatları boyu annelerini fazlasıyla ihmal eden aile bireylerinin, o kaybolduğu zaman hissettikleri pişmanlıklara ve bol sancılı iç hesaplaşmalara tanık oluyoruz.

Anneleri onlarlayken hiç düşünmedikleri, kendilerine göre küçük ayrıntıların nasıl da büyük sorunlar olduğunu görüyoruz. En basit sorularına bile verdikleri ters cevapları, her an onlara hizmet etmesinin sanki ezelden beri göreviymiş gibi davranmaları, eşinin kendi hastalıklarına son derece önem verip, sıra karısına gelince ufak bir meseleymişçesine geçiştirmesi gibi davranışlar her birinin zihinlerini usul usul kemiriyor.

İlk bölüm, "Kimsecikler Bilmiyor"da olaylara adını bir başka bölümde öğrendiğimiz, ailenin büyük kızı Çi-hon'un gözünden bakıyoruz. Çi-hon aynı zamanda bir yazar. Bir yandan arama sürecinin başlangıcına bir yandan Çi-hon'un anılarına bakıyoruz. Bu farklı zamanlı yazılar öyle güzel birleştirilmiş ki... Kimi kitaplarda keskin hatlara sahne olan bu gibi durumlar, "Lütfen Anneme İyi Bak"ta ustalıkla düzenlenmiş. Daha ilk anda dikkatimi çeken durum ise anlatım şekli. Alışılagelmiş üçüncü tekil şahıs anlatımı yerine ikinci tekil şahıs kullanımına ilk defa bu kitapta rastladım. "Sen"le çekimlenen fiiller hikayeyi başka bir boyuta taşıyor. Sanki bu roman başka şekilde yazılamazmış gibi geliyor insana. Üstelik romanın bu yönü okuyucu resmen kendine bağlıyor. Siz okuyucu olmaktan çıkıp bir karakter oluyorsunuz. Kitap bu bakıma bir insana kendini sorgulatan bir roman işlevini yerine getiriyor.

İkinci bölüm "Özür Dilerim Hyong-çol" ise roman boyu anlatımın tek "3.tekil" üzerinden giden bölümü. Bu sefer Hyong-çol bize eşlik ediyor. Annesinin ilk göz ağrısı oğlu Hyong-çol'un onun gözündeki ayrıcalığına dikkat çekiyor yazar. Anne-oğul ilişkisi farklı bakış açılarıyla ele alınıyor. Annesine daha güzel imkanlar sunmak isteyen etten kemikten bir oğlan çocuğunu izliyoruz.

"Ben Geldim!" başlıklı üçüncü bölümde ise olanlara eşinin aracılığıyla bağlanıyoruz. İlk iki bölümden özellikle ayrılan yönü, bir "anne" olarak değil bir eş olarak alınması kayıp annenin. Eşinin kaybolmasıyla perişan olan bir adam... Kaybolmadan önce onu son görenin kendisi olması nedeniyle kendini sorumlu tutan baba derin hesaplaşmalar yaşıyor içinde. Acı ya da tatlı her anı yaraları biraz daha kanatıyor. Hayatı boyu yaptığı sorumsuzluklar ise gözünün önünde büyüdükçe büyüyor. Bu bölümle beraber anne yani Park So-nyo hakkında ayrıntılı bilgilere sahip oluyoruz.

Kitabın en son ve en sıra dışı bölümü ise "Başka Bir Kadın". Sonunda annenin penceresinden bambaşka şeyler görüyoruz. Kitabın en sihirli kısmı burası. O yüzden buradan detaylı bahsetmiyorum."Son söz" ön adıyla yer alan "Gül ağacından yapılmış tespih" kısmı ise romana ustalıklı bir son sunuyor. Kitap boyu avucunun içinde durduğumuz yazar, son bölümde efsunlu bileşiği de ekleyip bizi olduğumuz yere sabitliyor ve de biçare bir mermer heykel misali uçurumun kenarına yerleştiriyor.

Kitabın yazarı Kyung-sook Shin, Güney Kore'nin en çok satan yazarlarından biri. Halen Seul'da yaşayan yazar, "Lütfen Anneme İyi Bak"la dünya çapında bir başarı yakalıyor. Diğer kitaplarının da Türkçeye kazandırılması en büyük dileğim...



Romanla ilgili belirtmek istediğim başka bir konu ise köy yaşamınım etkileyici betimlemelerle ve Kore'nin sosyokültürel yaşam bilgisiyle güzelce harmanlaması. Kuvvetli mekan tasarımları da altı çizilesi ayrıntılardan.
Çeviri kitaplarla ilgili ön yargımı kıran çevirmenimiz Belgin Selen Haktanır Us da alkışları hak ediyor. Çevirmenlerin kitapların gizli kahramanları olduğu yadsınamaz bir gerçek.

Hayatımda okuduğum en etkileyici kitaplardan birini yazan Kyung-sook Shin'e, beni hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayan Doğan Kitap'a teşekkürler.

Edebiyatla kalın!

Kubilay

8 yorum:

Adsız dedi ki...

şimdi koltuğumdan kalkıp, gidip kitabı alasım var ama alamammmm :(

Madem Kore edebiyatı seni bu kadar etkiledi bir de Kore filmi izle derim Kubilay.

Kontrast dedi ki...

Önerin var mı Gizem? Bekliyorum film isimleri. Denemekten zarar gelmez...

Adsız dedi ki...

Kim-Ki Duk fimlerini önerebilirim. Ben de bir arkadaşım sayesinde daldım bu Kore Dünyası'na pişman değilim :)

laleninbahcesi dedi ki...

Doğan Kitap evet çok güzel kitaplar yayınlıyor ama kağıt hamuru kalitesinden hiç mi hiç memnun değilim. Kitapların kapak tasarımları da güzel olmuyor.. Örnek İskender'in kitap kapağı:))
Bu kitabı sevdysen Pandora'nın Kutusunu izlemeni öneririm... Acaba hangisi hangisinden esinlendi çok merak ederim...
Sevgimle

Eren dedi ki...

İlginç bir kitaba benziyor, merak ettim:)

Adsız dedi ki...

Güzel ve etkileyici bir kitap. Çok severek okudum. Pandora'nın Kutusu'nu izlemedim ama küçük bir araştırma sonucu Amazon'da kitabın Kore baskısının tarihi 1 Ocak,2008 görünüyor. Sinematürk'te ve imdb'de ise filmin vizyon tarihi 23 Ocak, 2009 olarak belirtilmiş. Bu durumda eğer bir esinlenme var ise bizimkilerin kitaptan esinlendiği kuvvetle muhtemel. Sevgiler.
Mine

Kontrast dedi ki...

@Laleninbahcesi,

Lale Abla filmi not ettim bir kenara. Ama ben sanki Doğan'ın kitap dokusunu daha çok seviyorum. Parmaklarının ucunda hissediyorsun kağıdı...

@Eren,

Hoşgeldiniz Kontrast'a! Her zaman uğramanız dileğiyle...

@Mine,

Kitabı beğenerek okuduğunuza çok mutlu oldum. Verdiğiniz bilgiler için de ayrıca teşekkürler :)

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Çok güzel bir kitaptı, duygulanmıştım okurken ve ben de istedim yazarın yeni kitaplarını okumayı Kubilay'cım...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...