21 Ocak 2011 Cuma

Yüreğimdeki İlk Mürekkep Damlaları...


Gözümün önünde beliriveriyor aniden. Çekip çıkarıyor beni içinde bulunduğum kaotik ruh halinden. Silkeliyor beni adamakıllı, gerçeği usulca takdim ediyor avuçlarımın içine.

Seyrek saçlarından, insanı girift çıkmazlara sürükleyen gözlerinden, ön dişinin yokluğunu cümle âleme ispat etmek istercesine gülümsediği ağzından tanıyorum onu. Durumun vahametini küçük yüreciği kaldıramamış durumdaydı onu ilk gördüğümde. Gülümsemeyle hüznün harmanlanarak oluşturduğu ifadesiydi beni kalbimden yakalayan. Adını bilmiyorum. Kim olduğu hakkında ufacık bir bilgi kırıntısı var, o da yalnızca şundan ibaret: Haitili çocuk o. Hayat seyrüseferime kilometrelerce uzaklıktan ayar çeken afacan çocuk...

Tam bir yıl geçmiş görüşmeyeli. Tam bir yıl önce olmuş Haiti depremi. Senin hayatın için önemli bir yol ayrımıydı o gün. Sayende benimki için de öyle olmuştu. Sen o gün gelecek kaygısı yaşıyordun. Çaresizlik içinde ufak bir bakış fırlatmıştın gördüğün kameraya. Anlam veremiyordun hiçbir şeye, ne yaşadıklarına ne de gördüğün herhangi bir duruma. Neden çektiklerini anlayamamıştın. Daha sonra olanları tahmin bile edemezdin. Hayatında belki de hiçbir zaman göremeyeceğin ülkelerde fotoğrafların gazete manşetlerini kaplayacak, adını sanının bilmediğin onca insan sen ve ailen için yardım toplamaya çalışacaktı. Peki ya, tahmin edebilir miydin dünyanın bir köşesinde herhangi bir insanı yazmaya teşvik edeceğini. Eline kalem alıp, bir daha bırakmayacağına söz vermesini...

Senin için yazdım ben ilk başta. Sayende tutabildim kalemi ilk defa. Mürekkep hokkasına elimi uzatabildim. Sesin olabilmek istedim, yanında olduğumu bil diye. Kelimeperest oldum ardından yazdım, yazdım ve yazdım. Arzuhalci olarak gördüm hep kendimi, yaşamın arzuhalcisi... Çoğu kez tökezlediysem de yılmadım, senin verdiğin güçle adımlar atmaya devam ettim.

Yazdım, çünkü şaşkındım. Kendimi ifade etmek zorundaydım. Suyun altında son dakikalarımı yaşıyordum adeta, boğulmak an meselesiydi. Yüreğim sızlıyordu, işe yaramazın tekiydim sanki, amaçsızca sağa sola yalpalayan bir avare.

Yazdım, çünkü zincirlerimi kırmalıydım, hep bağlı olduğum önyargıları yıkmalıydım. Nefs-i gökdelen olmamalıydım, zira yazmak hoşgörünün limanına demir atmak demekti.

Yazmalıydım, çünkü yolumu kaybetmiştim. Benliğime çıktığım keşifte yanlış limanlara sürüklenmiştim. Geleceğimin yol haritasını çıkarmalıydım bir şekilde. Belki o an bunu algılayamamıştım ama sonraları farkına vardım ki o harita bir parçam olmuştu. Yazmak benim için ihtiyaçtı artık, pusulamdı, rotamdı, yelkenlimdi, denizimdi, limanımdı, dünyamdı. Yazmak "ben"di. Kişiliğimdi, nefesimdi, kalp atışımdı.

Kitaplar hep dost oldu seyahatimde. Onlarla yazabildi bu biçare, onlarla çizebildi yol haritasını. Hayatımın yazarıyla tanıştım en önemlisi. Elif Şafak'la. Hiçbir yerde tatmadığım edebiyat zevkini buldum onda. Kelimelerin şekerpare lezzetindeki büyüleyiciliği onunla yerleştiği benliğime. Kişiliğine de hayran kaldım, örnek aldım, okudum, okudum ve okudum. Günün birinde onun gibi bir yazar olabilmeyi istedim hep. Yüreğimin mürekkebini onun felsefesiyle doldurdum usulca.

Günler geçti, hep yazdım, hep okudum. Düşündüm, yargıladım, şaşırdım, hayallere daldım, hüzünlendim, parçalandım, kahkahalar attım, durgunlaştım. Duygularımın sarkacı ilk defa bu kadar hareketli günler yaşıyordu. O gün bugündür yazıyorum hala. Daha hamım, pişmek için çok çaba sarf etsem de daha çok zaman var. Yazacağım onca yazı, okuyacağım onca kitap, göreceğim o kadar yer, tanıyacağım o kadar insan var ki... Geriye dönüp bakıyorum da iyi ki yazmışım, yazabilmişim. Hayatın anlamını iyi ki de yazmakta bulmuşum.

Sana bir teşekkür bu. Senin için yazdığım bir yazı. Biliyorum ki sen yazdıklarımı okuyamasanda yüreğinde hissedeceksin her bir kelimeyi. Senle ben yüreklerimiz vasıtasıyla bağlar kurduk çünkü. Hayat harcımın en önemli malzemesini karıştırmama yardımcı olurken oldu tüm bunlar. Bu yüzden birlikteyiz seninle, bu yüzden kelamımı rahatça iletebiliyorum o minicik yüreğine.

Haitili Çocuk! Sana olan teşekkürümü hakkıyla kaleme alabildiysem ne mutlu bana ! Hep yanımdasın, zihnimde, fikrimde. Lütfen hep burada kal, kal ki mürekkebim hiç bitmesin. Yaşadığımı yazarak hissedebileyim.

Mutsuz anlarında kalbine bakman yeter, çünkü ben oradayım. Kalbine bak çaresiz zamanlarında çünkü ben hep öyle yapıyorum...

Timoun Ayisyen an mèsi!*
(*Haiti Creole dilinde : "Teşekkürler Haitili Çocuk!")
Kubilay

4 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

sen yazmayı bu kadar severken...düşündüklerini bu kadar güzel ifade edebilirken az kalmış Kubilay pişmek üzeresin bence...
sevgimle

Kontrast dedi ki...

Yazma serüvenimde hep yanımda olduğun için teşekkürler! Ne mutlu ki yazılarımla senin yüreğine ulşabilmişim...Çok teşekkürler.

Baki sevgiyle...

BAYKUŞ GÖZÜYLE... dedi ki...

Merhaba , yazınızı keyifle okudum ,bence kalemi elinizden bırakmayın .Paylaşmaya devam...

Kontrast dedi ki...

Baykuş Gözüyle!

Tekrar merhaba! Siz de kıymetli yorumlarınızı eksik etmeyin!

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...