10 Eylül 2010 Cuma

Vurun Kahpeye - HALİDE EDİP ADIVAR


Esefle görüyorum ki yaşıtlarımca Halide Edip sıkıcı bir yazar olarak anılıyor. Halide Edip'le sınırlı kalmıyor... Türk klasikleri diye tabir edilen hiçbir esere hevesle yanaşılmıyor zaten. Bu üzücü durum sadece benim çevremle değil, tüm gençleri kapsıyor. Türk klasiklerinin dil inceliğini popüler yabancı kitaplarla karşılaştırmak anlamsız bir çabadan ibaret başlı başına...

Okulların açık olduğu zamanlar sınavlar, dersler derken kafamın çok dolu olduğu zamanlar arttığından ben de bazen kendimi klasiklere veremiyorum. Bu durumda kitaba kusur bulmak anlamsız, "sorun bende" o sıralar. Üzgünüm ki çoğu yaşıtım kendine suç bulmak yerine çuvaldızı kitaba batırıyor, ardından soğuyor. Ömrüm boyunca klasiklerle işim olmaz diyen onca kişi tanıyorum ki... Neden durum bu, ne yapmalıyız gibi sorularsa önemle tartışılmalı, tabii bu başka bir yazının konusu... Varmak istediğim yer ise çoğu önyargının aksine Vurun Kahpeye macera romanlarını solda sıfır bırakıyor.

Kitap, idealist öğretmen Aliye'nin meslektaşlarının aksine İstanbul yerine elini taşın altına koyup Anadolu'ya gitmeyi istemesiyle başlıyor. İroniye bakınız, günümüzde de bu durum aynı şekilde sürüyor, öğretmenlerin büyük bir kısmı şehir merkezlerinin peşinde, köy okullarını ise bir an önce uğrayıp gidilecek zorunlu bir durak olarak görüyor. Bu durumun sorumlusu öğretmenler değil tabii, hele bir de çocuklu öğretmense köy okulunda görev yapmak işkenceye dönüşüyor. Öğretmenleri bu hale getirenler kimler acaba? Yıllar geçse de aynı hamam aynı tas...

Kitabımıza geri dönecek olursak Aliye köye gelir gelmez kem gözleri üzerine çekiyor. Yine bir ironi, maarif müdürünün yaptıkları, günümüze hiç yabancı değil. Daha ilk anda bu durumun içinde boğuşan Aliye, evlatlarını yitiren Ömer Efendi ve Gülsüm Hala'nın sayesinde rahat bir nefes alıyor.

Ardından köye gelen Tosun ve Aliye ile ilk görüşte aşkları. İkisi de milleti için elinden geleni yapan vatan evlatlarının acıyla biten aşklarının ilk heyacanları burada karşımıza çıkıyor.

Öğrencilerine vatan sevgisi aşılayan türküler öğretip onları köyde gezdiren Aliye caminin önünden geçerken Hacı Fettah Efendi'nin din perdesinin ardındaki şeytani yüzünü ilk defa idrak eder. Hacı Fettah Efendi'nin yanı sıra Kantarcıların Hüseyin Efendi'yle katmerlenen kötüler bir de Tosun'un Aliye sevgisiyle karşılaşınca gemi azıya alıyor.

Akabinde Yunan düşmanının kötülüğünün kişileştirilmiş simgesi Damyanos, Aliye'nin kötü günlerinde hep yanında olan küçük öğrencisi Durmuş ve onun akıllara durgunluk veren sadakati karşımıza çıkan diğer önemli unsurlar.

Baş tacı betimlemelerime sıra gelirse, Halide Edip öyle güzel bir anlatıcı ki gözünüzün önünde o yılları atmosferini başarıyla canlandırıyor. Karakterlerin kişililiklerini de yansıtan betimlemeler ise mükemmel. Hacı Fettah Efendi "En İyi Kötü Betimlemesi Oscarı"nı kazanacak cinsten.

Halide Edip'in dine karşı kin beslediğini söyleyen kesime Mevlid ve Ferdası bölümünü tavsiye ediyorum. Halide Edip'in dine değil dini kötü emelleri için kullananlara karşı olduğunu rahatlıkla görebilirler. İroniler, ironiler... Bu kitap güncelliğini hiç kaybetmemiş anlaşılan.

Usta yazar Selim İleri'nin yorıımda da olduğu gibi Vurun Kahpeye sonu acıklı bir roman. Gözleri dolu dolu edecek cinsten:

"Reşat Nuri'nin Çalıkuşu Feride'siyle Aliye yakın akraba sayılabilirler mi? Her ikisinin de ülküsünde yurdun eğitimden yoksun bırakılmış çocuklarına bilgi sağlamak tutkusu billûrlaşır. Yalnız, Feride romantizmin inceliğiyle yaratılmışken Halide Edip, Milli Mücadele'nin acı anıları arasından Aliye'ye yıkım ve ölüm biçer."

Annem kitabın yıllar önce çekilen filminden bahsetti. Meraklısına filmin afişi:



Vurun Kahpeye "mutlaka ama mutlaka" okunması gereken bir kitap. Herkese tavsiye!

Edebiyatla kalın...

10 yorum:

Adsız dedi ki...

öğretmenler :) kitabın baş kahramanının idealist bi öğretmen olması çekti en başta beni. itiraf ediyorum ben de klasikleri okumaktan sıkılan insanlardanım çok nadir okurum türk veya dümnya klasiklerini. sıkılırsam hemen bırakırım. ama kitabı o kadar güzel anlatmışsın ki okicam galiba :D
ayrıca evet yazının ortalarına geldiğim de ben de senin gibi direk aliye-feride eşleştirmesini yaptım çok severim çalıkuşunu okuduğum en iyi romanlardan biridir bu benzetmeyi de görünce mutlu oldum kitapta seviceğim bişeyler olduğunu farkettim en kısa zamanda alıp okumayı düşünüyorum :)
bu tür kitaplara karşı olan önyargımı gerçirdiğin için teşekkür ederim kubilaycım :)
B.

Kontrast dedi ki...

"Klasikleri sevmeyen gençler" ordusunun bir ferdini kurtarabildiysem ne mutlu bana :)
Evet, sevgili Selim İleri'nin de belirttiği gibi idealistlik ikisinin de ortak yanı. Ama Feride daha şanslı...
Önyargıyı kalemimle yıkabildiysem tekrardan ne mutlu bana!
Klasik Türk Edebiyatıyla kal... :)

Adsız dedi ki...

Lise son dönemini klasiklerle geçirmiş biri olarak ''ne varsa klasiklerde var'' diyorum ve fazla söze gerek olmadığını düşünüyorum.

zero dedi ki...

Vurun Kahpeye sevdiğim bir Halide Edip romanıdır ama benim için Sinekli Bakkal'ın yerini tutabilecek başka bir Halide Edip romanı yok:) Her zaman için edebiyatsever kalbimde yeri başkadır Sinekli Bakkal'ın.

Halide Edip'in toplumsal çarpıklıkları ele aldığı romanları da güzel ama ben onun kaleminin özellikle kadın olmanın halleri üzerine müthiş tespitler üretmekte ve çok etkili karakterler yaratmakta çok çok daha etkili olduğunu düşünürüm. Kadınlık halleri üzerine yaptığı tespitler, çelişkiler, arada kalmışlıklar, bir kadın olarak belki onun da çok hissederek yaşamış olmasından dolayı çok etkili bir şekilde yansır kalemine. 'Handan' karakteri en vurucu örnektir buna bana kalırsa.

Bir de cesur bir yazar olmasını severim en çok. sınırları zorlayan, üstelik en zor genişletilen toplum sınırlarını zorlayan bir yazardır, özellikle yaşadığı dönem düşünülürse... Handan romanını biraz da bu yüzden çok seviyorum sanırım:)

sevgiyle...

Kontrast dedi ki...

Kitap Delisi Gizem! Teşekkürler.Haklısın gerçekten, keşeke herkes de bunu bilse...

Zero! Yorumun için teşekkürler. Sinekli Bakkal'ı ve Handan'ı bu güzel yorumlarından sonra okumak şart oldu.

Cesur yazarlık da önemli gerçekten. Çoğu kişiye yaranamazsın ama önemli değil, kaleminden çıkanlar yeter de artar bile. Günümüzde bile Halide Edip hakkında kendini bilmez eleştiriler yapanlar var. Zaten kadın yazarsan ve cesursan tehlikeli birleşimi yakalamışsın demektir. Seni yerden yere vururlar, çünkü kıskanırlar, başarılarını hazmedemezler, ortalarından çatlarlar deyim yerindeyse. Elif Şafak'da Çağdaş Türk Edebiyatı'nın cesur yüreği ama gördüğümüz gibi gündemde yer almak isteyen Elif Şafak'a çamur atıyor ve bu da gazetelere manşet olmalarına yetiyor.

Kim ne derse desin cesur yazarlar gibisi yok!

Edebiyatla kalın..

laleninbahcesi dedi ki...

Sevgili Kontras, malesef artık klasikler okunmuyor ve yeni nesil Ömer Seyfettin'i, Reşat Nuri Güntekin'i tanımıyor... Bazı klasikler dizi falan yapılıyor ya, okumayanlar onu kitabın aynısı sanıyorlar çok yazık... Ana temaya sadık kalınsa bile yan hikayeler o kadar uydurmasyon oluyor ki, şaşıp kalıyorum...
Halide Edip'in ; İpek Çalışlar biyografisini okumanı şiddetle tavsiye diyorum... ben de artık yarım kaldığım yerden devam edeceğim...
Sevgiyle

Hobi Zamanı dedi ki...

sevimli bir edebiyat öğretmeni 'asla klasik okumam' diyen bilumum gence istediğini okutabiliyor, ben bunu gördüm. şahsen edebiyatçımı çok seviyordum, laf arasında övdüğü her kitabı da okumaya çalışıyordum. Sadece Türk değil dünya klasikleri de aynı önyargı altında. Her tür kitabı okuyabillirim ama onlarda 'Araba Sevdası', ya da 'Vadideki Zambak' gibi kitaplarda bulduğumu bulamam ki. Okuma alışkanlığı kazandırmakta aileye, edebiyatı sevdirmekte de öğretmene iş düşüyor. Bilinçl çocuklar olup bilinçli çocuklar yetiştirmek dileği ilen :)

Kontrast dedi ki...

Güzel yorumlarına hasret kalmıştım Laleninbahçesi! Tavsiye ettiğin kitap uzun süredir listemde, bir kafede oturup onu okuyordun, o yazından beri...

Blogumda yeni bir yüz, yeni bir nefes! Hobizamanı hoş geldiniz! Haklısın, insanın sevdikleri onu etkiliyor son tahlilde! Bu açıdan edebiyat öğretmenleri önemli, ama çocukta "baştan iş yoksa" zaten edebiyat öğretmeni ne yapsın?


Mutlu günler!

Leylak Dalı dedi ki...

Sevgili Kontrast,
Ben de klasikleri mutlaka okumanı ve çağdaşlarla yetinmeyip Türk edebiyatının temelini atmış eski yazarları da öğrenmeni öneriyorum. Halide Edib'in, Zero'nun da konu ettiği Handan ve Sinekli Bakkal'ı ilkgençlik yıllarıma damgasını vurmuş eserlerdendir. Yine kendi hayatını anlattığı Mor Salkımlı Ev ve Türk'ün Ateşle İmtihanı yaşadığı yıllara göre ne kadar önde giden biri olduğunu göstermesi açısından ilginçtir. Sever ya da sevmezsiniz ama H.Edip bir önderdir herşeye rağmen.
Vurun Kahpeye'ye gelince bir tek onu okumadım külliyatından, ilkokul 4 te okulca izlediğim H.Koçyiğit ve Ahmet Mekin'li filmiyle yetindim, o bile yeterince sarsıcıydı.
Sana keyifli okumalar, bol kitaplı günler diliyorum. Kitaplığımın bir bölümünü bu linkte görebilirsin, bir göz at bakalım ortak yazarlarımız var mı?

http://leylakdali.blogspot.com/2010/09/antalyadan-merhaba.html

Kontrast dedi ki...

Merhaba leylakdalı!

Zaten hedefim klasikleri de hatmetmek önünde sonunda. Tavsiyelerin için çok teşekkürler!

Kitaplığınız da çok güzelmiş. Ben de kitaplığımdan bir iki manzara çekmek istedim şimdi :) Kitaplığınız çok geniş, babamın kitaplığı gibi ... Ortak kitaplar da çok sayıda mevcut.

Sevgiyle selamlıyorum.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...