29 Ocak 2012 Pazar

Kolera Günlerinde Aşk - GABRIEL GARCIA MARQUEZ



"Doğru gidelim, doğru, dosdoğru, La Dorado'ya dek."

Uzun süredir okumak istediğim ama bir türlü alıp okumaya fırsat bulamadığım Kolera Günlerinde Aşk'ı okumak nihayet nasip oldu. Bu kitap benim okuduğum ilk Gabriel Garcia Marquez kitabı olma özelliğini taşıyor.

Kolera Günlerinde Aşk, okuyucuyu romana hızla bağlayan ve beklenmeyen bir başlangıçla açılış yapıyor. Jeremiah de Saint-Amour isimli "tanrıtanımaz bir ermiş"in ölümü ile ilk olarak tanıştığımız ana karakterlerden biri  Doktor Juvenal Urbino oluyor. Romanın geri kalan karakter-anlatım tarzının da ilk örneğini bu noktada görüyoruz. Marquez her karakterin penceresinden ayrı ayrı bakarak olayları ilerletiyor. Bunu yaparken de belirli bir sıralama gözetmiyor. İlk tahlilde olayları ön planda tutan Marquez karakterlerini de işlediği olay bağlamında ele alıyor. Bu genel tutumun aksine kimi kısımlarda da karakterlerini olayların önüne almayı tercih ediyor. Nobel ödüllü Marquez'in alamet-i fârikası bu noktada ortaya çıkıyor. Aynı anda hem güçlü karakterler hem de güçlü olay örgüsü kurmayı ustalıkla başarıyor, bu durum da okuyucu için en önemli noktalardan biri olan inandırıcılığı artırıyor.

Marquez'in anlatımı okur merkezli Marquez, okuru alıyor ve bir sandalyeye oturtuyor. Ve sonra başlatıyor sihrini. Karakterlerini, mekanları, olaylarını tek tek sahneye gönderiyor. Bu durum onu gerçekçi roman dünyaları yaratmak bağlamında eşsiz kılıyor. Ufak ayrıntılara dikkat eden yazarlığı sayesinde dört dörtlük bir dünya kuruyor ve okuyucuya kalan yalnızca iki şey oluyor: Durmaksızın şaşırmak ve hayran kalmak.


Marquez

Kolera Günlerinde Aşk'ın başarılı anlatımı ve kurgusal dizilimi yanında, bir roman için vazgeçilmez unsurlardan biri olan teması açığa çıkıyor. Okuduğum romanların arasında aşka hep yan hikayeler aracılığıyla şahit olmuştum. Zaten günümüz yayıncılığında aşk, ya mutlaka aksiyonla harmanlanıp genç ve evrensel akıma uyduruluyor ya da saf romantizm ve günlük olaylar eşliğinde sunularak -benim için- pek de çekici olmayan bir hale getiriliyor. Bu ve bunun gibi nedenlerden böyle kitaplar okumayı pek fazla tercih etmiyorum. Haliyle okuduğum kitaplardaki kurguya destek sağlayan aşklarla idare etmek zorunda kalıyorum. Marquez ise tam anlamıyla bir "aşk" romanı yazıyor. Her satırına, her harfine maddi anlamda da sayfaların liflerine aşkın zerk edildiği bir kitap Kolera Günlerinde Aşk. Yanlış anlaşılmasın bahsettiğim amiyâne tabirle vıcık vıcık ve fazlasıyla Hollywood menşeili romantizmi olan bir kitap değil.

Marquez, aşkı en iyi anlatan yazarlardan. Aşkı hayattaki haliyle, en canlı, en gerçek, vahşi, yabani, duygusal, maddi, bedensel, ruhsal, hazin, uçarı, sadâkat dolu, ihanetlerle örülü, "nefes alan" bir aşk öyküsü sunuyor bize. Ulaşılmaz bir aşk sunmamasının yanında yine de imrenilecek bir aşk aslında. İşte temanın sihirli tozunu burada serpiyor Marquez: Aslında yaşadığınız aşklar, hayatın dışarıdan bakınca sıradan gözüken aşkları, işte asıl aşklar onlardır. Ulaşılmaz aşk ütopyasını çatır çatır çökertiyor Marquez, usta kalem darbeleriyle.


Oscar ödüllü Javier Bardem'in oynadığı film uyarlamasının müzikleri de
dünyaca ünlü Latin sanatçı Shakira'nın imzasını taşıyor.

Karakterler ise tam anlamıyla muhteşem birer portre eşliğinde sunuluyor. Bu noktada romanın başrolünü, Florentino Ariza alıyor. Kolombiyalı "sadâkatli çapkın" Florentino Ariza zıtlıkları bünyesinde barındıran bir karakter. Tutkulu, lirik, edebi; yakışıklı, çapkın, edepsiz; içine kapanık ve aşkın her haline aşık Florentino Ariza kadınlar hakkında deneyimlerini de bir kitapta birleştiriyor. Marquez, Florentino Ariza'nın birick aşkını, Fermina Daza'yı, da başarıyla oluşturuyor. Güçlü bir kadın karakter yaratıyor Marquez. Erkek karakterin karşısında ezilmeyecek bir kadın karakter yaratıyor. Bir diğer ana karakter Doktor Juvenal Urbino da benim favori karakterlerimden biri. XII. Leon Amca, Leona Cassiani, Hildebranda Sanchez, America Vicuna ve Florentino'nun diğer tüm sevgilileri de başarıyla oluşturulan karakterlerden.

Marquez aynı zamanda karakterleri, Karayip Irmak Şirketi ve olayları da 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarındaki toplumsal ve siyasi sorunları, sınıf farklılıklarını okuyucuyu sıkmadan başarılı bir şekilde sunuyor. Bu sunuşta Florentino Ariza'nın sevgililerinin katkısı büyük. Sevgililerden bahsetmişken, Marquez'in erkek yazar olma avantajını kullanıp hiçbir noktada çekingen kalmadığını ve kalemini cesurca -her anlamda- kullandığını da belirtmeden geçemeyeceğim.



Kitabın ilk baskısı
 Büyüleyici romana büyüleyici bir isim koymayı da başarıyor Marquez: Kolera Günlerinde Aşk (İspanyolca aslı "El Amor en los Tiempos del Colera") Metaforik anlamda aşk acısı ve koleranın belirtilerinin ortak olduğunu göstererek bize amacını belirtiyor: Toplumun yaşadıklarından, özünden kopmadan bir aşk romanı yazabilmek, işte mesele bu.

Büyük bir keyifle ve beğeniyle okuduğum, destansı sonuna da hayran kaldığım roman sayesinde Marquez külliyatını da devirmek hedeflerim arasına girdi, belirteyim... Hepinize ısrarla tavsiye ediyorum. Ölmeden önce okumanız gereken o çok kıymetli kitaplardan biri Kolera Günlerinde Aşk. Sakın kaçırmayın!

Edebiyatla kalın!

Kubilay

***

Kitaptan uyarlanan filmden sahneler eşliğinde,  filmin soundtrack'i içerisinde yer alan ve Shakira'nın seslendirdiği Despedida şarkısını da sizinle paylaşmak istedim. Büyüleyici güzellikte şarkı eşliğinde filmden sahneler izlemek için, buyurun:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...